Bana bir çiçek ver, ben de sana her şeyi vereyim

Haewon, Moğolistan'daki Ulaanbaatar Doğa Müzesi'nde çalışıyor. Aniden ölümcül beyin tümörü teşhisi konulduktan sonra, ölmeden önce son bir hayalini gerçekleştirmeye kararlı hale gelir: "Dünyada henüz bulunmayan bir çiçeği keşfetmek." Bu hayalinin peşinde Gürvansaikhan'a doğru yola çıkar. Ancak tıbbi teşhisi yanlış çıkar ve bundan tamamen habersiz olan Haewon, şiddetli bir gripten bayılıncaya kadar yolculuğuna devam eder. Tanımadığı bir ger'e (Moğolistan'daki geleneksel bir göçebe evi) geldiğinde, tamamen yakışıklı bir yabancı olan Eunsung tarafından karşılanır! Babasının şirketini kimin devralacağı konusundaki anlaşmazlıktan bitkin düşen Eunsung, sadece köpeği Roy'la birlikte Moğol ovalarına kaçarak kendi hayatını yaşamaya kararlıdır. Uçsuz bucaksız bir ovanın ortasında birbirini bulan iki insan… İkisi de bu yabancı, çorak, yabancı topraklarda kendi hayallerini gerçekleştirebilecekler mi? Hayatının son közünü yakmaya gelen bir kadın ve canından bezdikten sonra hayatı özgürce yaşamaya başlayan bir adam… Hayatlarının sonuna gelmiş iki genç arasında çalkantılı bir aşk!